kitap arkası

ÇEVİRMEN- VAHDETTİN İNCE

5
(8)

KİTAP ÖNERİSİ; ÇEVİRMEN- VAHDETTİN İNCE

‘’Bu benim hikâyem; benim hikâyemden bir kesit. Bir insan hikâyesi. Bu yüzden kaygılarımı, korkularımı, endişelerimi, imkânsızlıklarımı, çaresizliklerimi, bunun yanında umutlarımı, mutluluklarımı, başarılarımı, imkânlarımı, imkânları verimli kılmalarımı yansıtıyor.
Bu açıdan genel insanlık hikâyesinin bir parçasıdır da. Hikâyenin bir veya birkaç yerinde kendinizi bulduysanız, sebebi bu. Her birimizin hikâyesinin evrensel, bölgesel, yerel ve kişisel bir boyutu var. Ben bu hikâyede bunların birbirlerine bağlı olduklarını anlatmaya çalıştım.’’ Diyor kitabın yazarı, Vahdettin İnce. Bu kitabı aldığım zaman bilinçli bir tercih yapmamış ve rastgele bir seçimle kitabı edinmiştim. Hayat rastlantılarda gizlidir, rastgele tercihler, bize planlananlardan daha hoş gözükür! sözünü doğrularcasına okuyup bitirdikten sonra çok mutlu olduğum bir kitap oldu. Bir kitap bana dili, üslubu, anlattıklarıyla hoş geliyor ve üstüne üstlük başka kitaplara da kapı aralıyorsa, kitabın ayracına bilmediğim kelimeleri ve olayları sıraladığım da uzunca bir liste oluşuyorsa o kitap benim için bir nefes oluyor artık. Çevirmen kitabı da böyle bir nefesti.
Kitapta öncelikle ilgimi çeken, yazarın bildiği 4 lisan üzerinden dünyayı tanımlaması ve algılayış biçimi, kendi yaşamı içinde tüm yaşadıkları, özlemleri, çabaları ve toplumsal ilişkilerinin bu dört dil üzerinden anlatması oldukça naif, insani ve sıcaktı.
İnce, kendi hayat serüveninden kesitlerle önümüze serdiği yaşam yolunda, herhangi bir insanın yaşam mücadelesin de doğup büyüdüğü çevrenin etkilerini, olumlu olumsuz taraflarıyla insana kattığı zenginlikleri aktarıyor. Bir meslek (çevirmenlik, mütercimlik)  alanında yaşadıklarıyla bu mesleği seçeceklere de aslında kılavuzluk etmiş oluyor.Yazar kitapta, aktardığı konuya göre bazı kelimelerin kökeni hakkında bilgi verirken, buradan yola çıkarak oluşturduğu küçük hikâyecikler aktarıyor. Anlatırken de Kur’ an dan bazı kıssaları baz alıyor. Eğer sizde benim gibi etimolojiye meraklı iseniz, bu kısımları okumak zihninizde yeni kapıların açılmasına sebep olacak ve müthiş heyecanlanacaksınız.
Kitabın sayfaları tükenmeye başladığında, yani sonu yaklaştığında şunu dediğimi hatırlıyorum.’’ Keşke Vahdettin Bey, bildiği bu dört dili karşılaştırıp, hangi alanlarda bu dillerin onda nasıl bir etkiyi bıraktığını da belirtseydi. Ne hoş olurdu!’’ lakin birkaç sayfa daha tükendikten sonra içimden neyi geçirdim ise satırlarda buldum. Hem de düşündüğümden çok daha güzel, enfes bir sunumla. Aslında kitabı yazma sebebinin bir anlamda özeti bu satırlarda gizli idi. Beni çok etkileyen bu satırları direk alıntılayıp buraya aktarıyorum.

ÇEVİRMEN

ÇEVİRMEN

‘’Arapçadan, Farsçadan, Türkçeden ve Kürtçeden kitaplar tercüme ettim. Bu dillerin her biri zamanla çeşitli yönlerini, ilk anda fark edilemeyen özelliklerini, coğrafyadan, tarihten, kültürden edindikleri karakterlerini paylaştılar benimle.
Arapçayı bir cömertlik, Farsçayı şaşalı bir teşrifat, Türkçeyi disiplinli bir eda, Kürtçeyi dağlarda pejmürde bir aksi seda gördüm.
Arapçanın dağıtıcı, Farsçanın şekillendirici, Türkçenin toplayıcı, Kürtçenin korumacı olduğunu anladım.
Arapça Ümmü Gülsüm nefesi kadar uzayıp giden sonsuz bir çöl, Farsça Hafız’ ın kabrinin süslendiği dingin bir Şiraz bahçesi, Türkçe Neşet Ertaş bozlağına benzer yanık bir bozkır, Kürtçe Şakıro’ nun gırtlağı kadar titrek bir dağ silsilesi olarak göründü bana.
Arapça yürekten, Farsça damaktan, Türkçe dudaktan, Kürtçe gırtlaktan mahreç bulmuştu.
Arapça hasret, Farsça hüzün, Türkçe övünç, Kürtçe inilti kokuyordu.
Arapça İmrul Kays pervasızlığı, Farsça Mevlana yatışmazlığı, Türkçe Yunus Emre dinginliği, Kürtçe Ahmedi Xani feryadıydı.
Arapça Maarri derinliği, Farsça Sadi hikmeti, Türkçe Fuzuli selaseti, Kürtçe Melaye Ciziri yangınıydı. Arapça filozof kadar düşünceli, Farsça şair kadar hayalci, Türkçe asker kadar disiplinli, Kürtçe çoban kadar serazattı.
Arapça Nil gibi hafif çırpıntılı, Farsça Basra körfezi gibi melodik, Türkçe Sakarya gibi kaygılı, Kürtçe Dicle gibi delişmen akıyordu.
Arapça akla, Farsça kulağa, Türkçe göze, Kürtçe vicdana hitap ediyordu.
Arapça evrenselden, Farsça kıtadan, Türkçe bölgeden, Kürtçe yerelden sesleniyordu.
Arapça Ummandan Mağrib e serilmiş kum kadar ayrıntılı, Farsça Hindukuş dağlarından Ahvaz kumsalına değin notalı, Türkçe Orta Asya’dan Anadolu’ ya  akan bir at kadar telaşlı, Kürtçe Zagros’tan Toroslara kadar inişli çıkışlı.

İyi okumalar.

NURGÜL DURU

Bu gönderiyi beğendiniz mi?

Derecelendirmek için bir yıldıza tıklayın!

Ortalama puan 5 / 5. Oy sayısı: 8

Şu ana kadar oy yok! Bu gönderiye ilk oy veren siz olun.

0 cevaplar

Cevapla

Want to join the discussion?
Feel free to contribute!

Bir cevap yazın

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir