Yazılar

İNCİRE VE ZEYTİNE ANDOLSUN.

Çatalın ucunda benim olmamak için savaşıp, tüm kıvraklığını kullanan, küçücük kaseyi kendi yurdu ilan edip, teslim olmamak için buruşuk, cılız , ihtiyar görüntüsünden beklenmedik dirilikte mücadele eden mübarek.

Sanki ‘’değerli olan kolay elde edilmez, mücadele etmek ve istemek gerekir, ter dökmek gerekir’’ dercesine zahmete prim veren muallim.

Sen ki yüce kitapta adı geçip, üzerine yemin verilen kutsal nebat. Ağacıyla yüzyıllara meydan okuyup, bin yıllara ulaşacak kadar alim, vakur, şifa, mümbit ağaç.

Siyahı başka hiçbir siyaha benzemeyen, yeşilinin tonunu benzetecek bir şey bulamayıp ta sadece ‘’zeytin yeşili’’ deyip kestirip attığımız. Zeytin, Zeytun.

 

Ah o tadınla damağa vurduğun an, insan zihninde bilgi tomurcukları açtırıp, damarların bir anda vücudun en ücra noktalarına gelişini müjdelediği mübarek. Sensiz kurulan sofra sofra olmaz, yağının akmadığı aş, aş değil yemelik olur ancak. Yağının altın damlası düşen aş ise aş değildir artık, şifanın kendisi olup, şükre zorlar kulu yaradan önünde. Ne çok, pek çok severim seni.

Dünyanın en güzel tatlarını tatsam dahi, sıcak ekmeğin köşesini koparıp, içine bir avuç limon sıkılmış, kekikli zeytini koyup; minder gibi büyük bir kayanın üstüne oturup, ummana dalıp yemenin keyfini veremez.

Bu kadar çok sevmem ve tüketmeme rağmen, rahmetli dedemin mütevazı sofrasında ki zeytinlerin tadını, üzerinden geçen otuz yıla rağmen hiçbir yerde rastlamadım. O özel tat zeytininden miydi, yoksa dedemin sofrasının buğulu, bereketli havasından mı? Hala çözebilmiş değilim.

Küçük mavi tel dolaptan, beyaz çinko kâseyle gün yüzüne çıktığı an, bütün mutfağı keskin, eşsiz kokusuyla sarsardı. Şimdi koca bir teneke zeytinin kapağını açtığımda bile, o bir kâsecik zeytinin bıraktığı keskin, hoş kokuyu bulamıyorum. Artık ne o zeytini bulabiliyorum, ne de o zeytini bulup sofraya getiren, satıldığı yeri bilen tek insanı. Dedemi…

Ah dedem keşke şimdi burada olsaydın. Sensiz iyi bir zeytini bile bulup sofraya getirecek tecrübeye sahip değiliz. Tüm okumuşluğumuza, bilmişliğimize, ukalalığımıza rağmen. Var gerisini sen düşün…

 

İNCİRE VE ZEYTİNE ANDOLSUN.

ZEYNEB TONBUŞ