Yazılar

KAÇIŞ RAMPASI

İnsan neyden kaçar en çok..?
Neyden korkar delicesine..?
Ya da sadece korktuğu için mi kaçar..?
Peki ya insan kendinden neden kaçar…?

Dokuz yıl aradan sonra yine aynı yerdeyim, ağır adımlarla yürüyorum, içim içime sığmıyor ama bu his çok farklı; heyecan değil, korku değil ne olduğuna dair en ufak  bir fikrim yok, ama şunu biliyorum nefes almayı, yutkunmayı unuttum..
Yürümeye devam ediyorum. Zoraki aldığım nefes ile ciğerlerim parçalanırcasına..adım adım..
Attığım her adım aklımın, kalbimin uyuyan hatıralarına ayak basıyor ve hatıralar öfkeyle uyanıyor yılların uykusundan. Adını koyamadığım o hisler bir anda birer canavara dönüşüyor. Adımlarımla birlikte göz bebeklerim de büyüyor ve burnumdan soluyorum. Eve yaklaşırken gözlerim sokak detaylarına takılıyor ve o sıra bakkal amcaya denk geliyorum. Yıllar onu da çok yıpratmış, saçı sakalı bembeyaz olmuş. Bakkal amcanın hemen ardından mahallenin ablalarını karşıdan aşağılayan bakışlarla beni izlerken ve aralarında fısıldaşırken  buluyorum ve hiç oralı olmayıp başım dik, umursamaz bir tavırla, elimi kolumu sallaya sallaya  eve giriyorum ve sonunda her şeyin başladığı yerdeyim ya da bittiği yer.. Kapıdan girdiğim anda o kendinden emin halimden eser kalmıyor ve bir anda yere yığılıyorum. Yıllarca kaçtığım şeylerle yüzleşmek bu omuzlara fazla geliyor, zerrelerime kadar titriyorum ve sanırım yine yutkunmayı unuttum.. Her şey yerli yerinde, bin bir umutla kurduğum masa, üzerinde mumlar, tabaklar , kaşıklar, bardaklar.. O günden sonra kimse girmemiş eve  hala bizim kokumuz. Toz dumanla karışık şekilde doluyor ciğerime. Kokunu daha iyi duyabileceğim yere gidiyorum ve kalbim elden gitmek üzere kaçıyorum oradan.

Evet yine kaçıyorum eve girdiğim andaki  halimin tam aksine son sürat koşuyorum, saatlerce hiç durmadan koşuyorum ve artık sendeyim soluk soluğa bir şeyler mırıldanıyorum.

Özür dilerim, toprağına bir damla su dökemedim.

Özür dilerim, en sevdiğin çiçeklerden yok.

Özür dilerim çok geç kaldım.

REYHAN SULAMIŞ