Yazılar

KARA AHMET PAŞA CAMİ

İDAM EDİLEN PAŞANIN KÜLLİYESİ

Ünlü mimarımız, Mimar Sinan ın pek çok eseri, hem yerli hemde yabancı birçok kişinin ilgisini ve beğenisini toplar. Yaşadığı yıllar içinde teknolojinin malum durumu ile bu devasa eserlerin nasıl meydana getirildiği, orta yaşlarda mimarlık yapmaya başlayan birinin bunca eseri ömrünün kalan kısmına nasıl sığdırdığı en az meydana getirdiği eserler kadar bizlerde hayret uyandırır.

Mimar Sinan ın İstanbul da bir çok eseri mevcuttur ama pek bilinmeyen bir eserini sizlere anlatmaya çalışacağım. Gazi Ahmet Paşa Cami yi yada halk arasında bilinen ismiyle Kara Ahmet Paşa cami. 1554-1571 yılları arasında yapılan bu caminin ilginç bir tamamlanma hikayesi var.

KARA AHMET PAŞA CAMİ

KARA AHMET PAŞA CAMİ

Sarayda damat olan ve veziriazamlığa kadar yükselen, arnavut asıllı bir devlet adamıdır. Saraydaki gizli iktidar çekişmelerinin kurbanı olduğu anlaşılan Ahmed Paşa, Kanûnî’nin kız kardeşi Fatma Sultan ile evli idi. Bazı kaynaklarda Rüstem Paşa’nın kardeşi olarak gösterilirse de bu bilgi doğru değildir. Daha sonra vezîriâzamlığa getirilen Lala Mustafa Paşa onun musâhibi idi. Sağlığında inşasını başlattığı Topkapı mevkiindeki cami, medrese, mektep gibi binalardan müteşekkil külliyesi idamından sonra tamamlanmıştır. İdamından yedi yıl sonra beraatine karar verilmiş ve eşi Fatma sultan tarafından inşaat tekrar başlatılmış. Bu hayratı için bir de vakfiye tanzim etmiş (2 Ramazan 962 / 21 Temmuz 1555), vakfının idaresini kethüdâsı Fîruz’a bırakmıştır. Vakfiyesinde aile efradından herhangi bir kimsenin adı geçmez. Türbesi caminin sağ yanında biraz uzağında bulunmakta olup hanımı Fatma Sultan’ın mezarı türbenin dışında solda muvakkithânenin yan tarafındadır. Her iki mezarda da mezar taşı kitâbesi bulunmamaktadır.


Topkapı’nın iç tarafında medrese, sıbyan mektebi, çeşme ve türbeden ibaret bir külliyenin merkezi olan Ahmed Paşa Camii Mimar Sinan tarafından yapılmıştır. Bugün Ahmed Paşa Külliyesi sadece cami, medrese, türbe ve sıbyan mektebinden ibaret olduğuna göre, vakfiyede bahsi geçen zâviye ile aşhane-imaretin ya hiç yapılamadığına veya külliyenin çevresinde yapılmış iken zamanla yıkılıp ortadan kalktığına ihtimal vermek gerekir. Cami 1696’da bir tamir görmüştür. 1894 zelzelesinde kubbesi zarar görmüş ise de derhal tamir edilmiştir. Cümle kapısı üstündeki Tevfik imzalı celî hatla yazılmış ayetin altındaki 1314 (1896-97) tarihi bu tamire işaret eder. on cemaat yerinde dolap nişleri ile içeride ayetli pencere alınlıklarını da değerli İznik çinileri süsler. Vaaz kürsüsü ile cümle kapısı ve pencerelerin ahşap kanatları, XVI. yüzyıl geçmeli ahşap işçiliğinin güzel örnekleridir. Mahfillerin altlarındaki ahşap tavanlar, benzeri bugüne kadar pek az sayıda gelebilmiş renkli ve altın yaldızlı nakışlarla bezenmiştir.

KALEMİŞİ

KALEMİŞİ

Ahmed Paşa’nın altı köşeli bir plana göre, yine Mimar Sinan tarafından yapılan kubbeli türbesi temiz bir taş işçiliği ile meydana getirilmiş, güzel, nispetli bir eserdir. Evvelce bir saçakla korunmuş olan kapısı üstünde kelime-i tevhid ve 966 (1558-59) tarihi vardır ki bu, türbenin Ahmed Paşa’nın ölümünden üç-dört yıl sonra mezar üzerine yapıldığını gösterir. İçinde yalnız Ahmed Paşa’nın sandukası bulunmaktadır. Daha önce etrafını çeviren hazîrede ki bütün taşlar sökülüp kaldırılmış, yalnız bir iki taş ile Ahmed Paşa’nın zevcesi ve Yavuz Sultan Selim’in kızı Fatma Sultan’ın mezarı kalmıştır.


Camiden içeri girdiğiniz de insanı ilk karşılayan, alçak tavanlı küçük bir koridor ve koridoru geçer geçmez derin bir ferahlık duygusu. O alçak tavandan sonra derin bir kubbe ve geniş bir alanı insan beklemiyor ya da ben beklemedim en azından. Kubbenin etrafında ki pencerelerle içerisi oldukça aydınlık ve çinilere vuran aksi ile muhteşem bir gün ışığı adeta size bir renk resitali sunuyor.

Mahfillerin altında yine alışık olmadığım ahşap tavanlara yapılmış kalem işi her ne kadar gösterişli günlerinden uzak olsa da, mütevazı ve sade duruşuyla bile insanı hayran bırakıyor. Daha detaylı bir gezmeyi hak eden bu güzel cami ve çevresini tekrar görmek için sabırsızlanıyorum.

NURGÜL DURU